Tövbe duası

Ferhat

New member
Tövbe duasının okunuşu ve anlamını yazımızda bulabilirsiniz. Ama önce ne zaman tövbe edilmeli ve nasıl tövbe edilmeli konularına temas etmekte yarar vardır.
Bilindiği üzere insanlar olarak hata yapmaya müsaitiz. Çoğu kere de günahları bile bile işliyoruz. Eğer Allah rızasını hedefliyorsak, her bir günahtan sonra tövbe etmeyi alışkanlık haline getirmemiz gerekiyor. Çünkü her bir günah kalpte pas lekesi yapar. Üzerinde durulmazsa kalp git gide kararır. Daha sonra günaha olan duyarlılık giderek azalır. Bu nedenle tövbe etmeye üşenecek hale gelmeden, tövbe etmeyi haşa gereksiz görecek kadar kalbimiz katılaşmadan tövbe etmeliyiz.
Peki sık sık günah işliyorsak sık sık tövbe mi etmeliyiz ? Bu durumda sanki dini basite indirgemiş, haşa tövbe duasını sakız gibi mi kullanmış oluruz ? Tövbe etmenin aşamaları vardır. Bu aşamaları yerine getirmeden yapılan tövbe makbul değildir. Tövbe etmek isteyen kişi önce pişman olmalı, yaptığı şeyin çirkinliğinin farkında olmalı ve bir daha işlememeye kesin karar vermelidir. Bu şekilde tövbe yapılır ise kolay kolay aynı günaha düşülmez.
Bununla birlikte insanoğlunun zafiyetleri vardır. Bir günah işler, pişman olur, yeniden aynı şeyi yapmamak niyetindedir. Ama şeytan bir şekilde insanı yine kandırır ve o günahı işletir. Bu durumda tövbe etmekten vazgeçmek yerine her pişmanlıkta tövbe edilmelidir. Kalpler ancak sürekli Allah’ı anarak günahtan korunabilir, istikameti koruyabilir. Bu nedenle tövbe etmenin bir zamanı yoktur, her an her dakika af kapısı çalınmalıdır.
Tövbe nasıl edilmeli ?
Kendimize şu soruları sormalıyız; Bu günahı işlediğime pişman mıyım ? Yine aynı ortam olsa aynı şekilde günaha dalar mıyım ? Birilerinin kul hakkına girdim mi?
Eğer bu sorulara müspet cevaplar alamıyorsak nedenini sorgulamalıyız. Pişmanlık iklimine girilmeden, acı çekilmeden tövbe olmaz. Fakat günah işledim ama henüz pişman değilim diyerek de tövbeden uzak yaşamak da uygun olmaz.
Tevbe duası
“Estağfirullah. Estağfirullah. Estağfirullahe’l-azîm el-kerîm, ellezî lâ ilâhe illâ hüve’l-hayyü’l-kayyûmü ve etûbü ileyhi, tevbete abdin zâlimin li-nefsihî, lâ yemlikü li-nefsihî mevten velâ hayâten velâ nüşûrâ. Ve es-elühü’t-tevbete ve’l-mağfirete ve’l-hidâyete lenâ, innehû, hüve’t-tevvâbü’r-rahîm.”